1 Nisan 2010 Perşembe

timeless beats

“Zaman olmasaydı herşey aynı anda olurdu.”

Belki de o yüzden mutfağa bayılıyorum. Orada, yaşamın aksine, pek çok şey sıra gözetmeden aynı anda oluverir. Mercimek çorbası pişerken tavuk suyu mikrodalgada çözülür ve ben mantar doğrarım.

Çoğu insanevladı kafası herşeyi teker teker yapmazsa beceriksizleşir. Bense sıraya koyduğum anda, son sıradaki eyleme duyduğum hasretten ilk eylemimi hiç bitiremem. Bir ocak gibi çalışmalıdır kafam; birkaç iş aynı anda yürütülmeli; çorba ve aşk aynı anda pişmelidir. Belki o yüzden telaşlıyım; kötü yemek yapar; beceriksiz yaşar; sakarlıklar, yaralanmalar, unutkanlıklar ve pişmanlıklar biçerim ömrüme. Şu talepkar hem de ısrarcı, zalim zamanı, ocağın gözleri gibi, telaşla dörde böler, mümkün olan herşeyi ömrüne tıkıştırmaya çalışır benim aciz beynim; genç öleceğini bildiğinden.

Üzerimden geçerken zaman, onunla oynadığımı zannetme aptallığıdır tanrının –ya da şeytanın- bana bahşettiği belki. Böylece O’nun kusurlarını görmeye vakit ayıramaz; eskiyen hücrelerimi göremez, bilmek ve olmak istediklerimi aklımda tutamaz, zihnim karışık, gözlerim dalgın, kafam önümde, delirmekle meşgul olurum; herkes gibi. Tanrının- ya da şeytanın- yazılımımıza yüklediği bir “yama”dır zaman.

O halde buradan, bütün üst-sürüm insanoğlunu, herşeyi aynı anda yapmaktan korkmamaya çağırıyorum; artık aynı anda tanrıda kusur aransın ve mercimek çorbası yapılsın. Ağabeylerimiz paralel evrenleri icat ettilerse, herbir evreni son kullanma tarihine kadar tepe tepe kullanın; her birinde başka biri olun, başka işler becerin. Teklikten sakının; madem sonunda delireceksiniz; madem yaşlanınca çocuktan beter, ne dediğini bilmez, halusünojenik günler geçireceksiniz; bari böyle delirin; hemen şimdi burada!

Vasiyetimdir.

timeless beats

4 yorum:

miracsaral dedi ki...

Ahaha, güzelmiş. Yalnız hep düşünürüm aynı anda çoğul eylemler yaparken yaptığımız eylemlerin hakkını veremiyormuyuz.

Bir çeşit aldatma gibi değil mi yani :)

Unknown dedi ki...

bense hep uğraştım durdum durayım diye... durmak istedim... istedim ki bir sürü şeyle uğraşıp hepsini ehh diye yapacağıma öyle BİR ben olayım ki bir şeyi TAM yapayım... olmadı!

Hich dedi ki...

Hiç Kimseciğim, hakkını vermek nedir ki? sonu gelmez bir özen, titizlik çukuru... "yetecek kadar" "hakkını vermek"ten daha avantajlı bence :) bilmem sen ne dersin?

Hich dedi ki...

OAS, olmuyor tatlım.. malesef durmak istedikçe bir o kadar da koşmak istiyorsun sanki... beline bir ip bağlanmış sağdan ve soldan çekiliyorsun... <--I--> :)