nobodylovesnoone.

Kendini benden daha üstün, daha güçlü sanan karanlığın yavşak sırıtışı karşısında omuzlarım düşüyor, kamburum çıkıyor. Kabuklu bir mahluk gibi içime kapanıyorum. Ağzımı açasım, incilerimi dökesim yok.

İnsan içine çıkıp sonra da saklanacak, beni güruhun lagalugasından esirgeyecek bir delik aramak zorunda kalmamak için havasız odama ve onun suçlayıcı bakışlarına razı oluyorum. Üzerime gözlerini diken kirli duvarların kirli niyetlerini sezebiliyorum. Beni tam ortadan bölüp içimden kuluçka evresindeki bütün o kötücül parçalarımı, o çirkin paçavarları; o akla yatmaz paranoyak düşüncelerimi, dile dökülmez ayıplarımı, ele avuca sığmaz yaramazlıklarımı ortaya çıkarmak istiyorlar. "Kendi" sözcüğünün, etrafıma çamur gibi bulanarak beni düşürdüğü zor durumlara göğüs gerecek gücüm olsa duvarlara da meydan okurdum elbet. Kendimi bir yıkayıp paklayabilsem o duvarlara vururdum kafamı. Ama yapamıyorum. Basit bir Türkçeyle, kendimi gözden kaçıramıyorum.

Bu saçma odada böyle saatler geçip, içeceklerimi ve nefesimi tüketirken kafamı kaldırmayı akıl ediyorum. Gözlerimi halının çirkin deseninden çekince aynayla gözgöze geliyorum. Yüzüm biraz kızarmış, saçlarım dağınık ama çok güzelim. Hemen iyileşiyorum. Evet evet. Bütün karmaşa piksel piksel çözülüyor, ağırlığım havaya karışıyor, hafifliyorum. "Kimseyi sevmeyeceğim" diyorum durduk yere "hiç kimseyi". Duvarların başları eğilip, bakışları yere çevriliyor. Karanlık arkasına baka baka ufka yollanıyor. Yine yalnızım, yine çok mutluyum. Basit bir Türkçeyle yine siktiğimin kendisinden başka sarılacak bir bok bulamıyorum.

Pic: A lost man by jos_al

2 Comments:

  1. taar said...
    hep öyle, hep! yüce bir türkçeyle siktiğimin beni!
    Hich said...
    :)

Post a Comment




 

Blogger Template | Created by Adam Every